MEB BÜROKRASİSİ VE ÖZEL SEKTÖR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

MEB BÜROKRASİSİ VE ÖZEL SEKTÖR

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde devlet bürokrasisinde ufku geniş insanların sayıca azlığı nedeniyle  “adam kıtlığı” (yani vizyonu ve misyonu geniş yönetici azlığı) kavramı ortaya çıkmıştır. Eğitimdeki  bürokratların gidişatını  gözlemledikçe  ne yazık ki eğitim yöneticileri  için “adam kıtlığı” durumunun söz konusu olduğunu görüyoruz. Ne demek istediğimizi  geçmişten günümüze örnekler vererek açıklayalım.

Osmanlı Devleti’nde 17. yüzyılda imalat sanayi çok iyi durumdaydı. Fakat 18. yüzyılda özel sektörün zayıflamasıyla imalat sanayi çökmüş, ithal ürünlerle rekabet edemeyecek konuma gelmiştir.

İngilizler, Osmanlı bürokrasisini rüşvete boğmuş; bu durum, Osmanlı Devleti’nin çöküşünü hızlandırmıştır. Özel sektörün önemi kavranmış ancak rüşvetçi bürokrasinin millî özel sektörü çökertme hamlesine karşı durulamamıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde de özel öcü gibi gören çapsız  bürokrasi; uçak üretenleri batırarak, otomobil üretenleri sabote ederek, motor üretenleri ise yok ederek ülkemizin gelişimi sekteye uğratmıştır.

Turgut Özal; 20’nci yüzyıl dünyasının son çeyreğinin en cesur, en ileri görüşlü, teknik bilgi ve siyasi vizyonu en üst düzeyde olan şahsiyetlerinden biridir. Özel sektörün ülkemizin gelişmesi için önemini gören Turgut Özal, gelişmemiz için üç önemli hürriyeti açıklamıştır:

Hür ve serbest düşünce, din ve vicdan hürriyeti, serbest teşebbüs. Turgut Özal, bu üç hürriyetin ülkemize çağ atlatacağını düşünmüş; siyasi hayatı boyunca özelleştirmelere ve özel sektöre büyük önem vermiştir. Üç kağıtçılık yapan özel sektöre rağmen ülkemizin hızlı  ekonomik gelişmesinin özel sektörle sağlanacağını düşünmüştür. Çünkü devlet malını yöneten bürokrasi, bir süre sonra kokuşuyor; rüşvet, iltimas, verim düşüklüğü derken devlet zarara uğruyordu. Bunun sonucunda da doğal olarak başarısızlık kaçınılmaz oluyordu.

AK Parti Hükûmetleri de özel sektöre önem vererek özelleştirmeleri hızlandırmış ve böylece devletimizi verimsiz şirketlerden kurtarmıştır. Örneğin İHA ve SİHA üreten özel sektör desteklenmiş,  bu destek ve kararlık sayesinde dünyanın en iyi ve en gelişmiş teknolojik araçları üretilmiştir. Bu sihaların bir tanesinin parasal değeri,iki şeker fabrikasına eşittir.

AK Parti Hükûmetleri döneminde özel sektör yaygınlaşmış, dünya ile rekabat eder hâle gelmiştir. Bazıları “Hiç fabrika yapılmıyor, üretim yok!” diye kandırmaca propagandaları ile toplumu gereksiz yere meşgul ediyor. Üretim yok, diyenlere şunu söyleyebilirim: Ankara’daki  OSTİM’de kurulan  fabrika sayısı, Ortadoğu’da bulunan tüm fabrika sayısından daha fazladır. Daha Temelli’yi, Kazan’ı , Gölbaşı’nı saymıyorum bile… Aynı şekilde İstanbul, Konya, Gaziantep vb. illerimizde binlerle ifade edilecek kadar çok fabrika var. Afyon’umuzda da hakeza aynı şekilde. Örneğin Afyon’umuz, kendi kendine yetecek kadar  enerji üreten tek ildir. Özellikle son dönemde savunma sanayi ile özel sektör, dev adımlarla birlikte yürüyor. Teşvik verilen ve kritik bir sektör olan savunma sanayinin 1kg’lık ihracatı, 13 dolardır. Diğer setörlerde ise ihracatın 1kg’ı 1 dolar bile değldir. Hükümet, kritik sektörlere proje, arge ve teşvik destekleri vermektedir. Kararlı politikalar  ve verilen destekler sayesinde bir piyade tüfeği bile üretemeyen ülkemiz, savaş uçağı yapacak  konuma gelmiştir. Böylesine büyük bir başarı, her babayiğitin harcı değildir. Konuyla ilgili bir örnek daha vereyim: TEİ’nin yaptığı helikopter motorunu Hindistan gibi bir ülke, 17 yıl uğraşmış yapamamış ve sonunda bu işten vazgeçmiştir.

AK Parti Hükûmetlerinin ekonomik başarısı özel sektöre verilen destekler sayesinde olmuştur. Bununla beraber hükümet; asli görevi olan eğitimde yapması gerekenleri yapmış, ortam olarak her türlü kolaylığı sağlamış, alt yapıyı hazırlamıştır. Fakat buna rağmen eğitimde istediğimiz kadar  başarılı olamadığımız söylenmiştir. Bunun bir nedeni de MEB bürokrasisindeki “adam kıtlığı”dır. Bu adam kıtlığı yüzünden eğitimde istenilen sıçrama yapılamamıştır. Çoğu bürokrat, özel sektörle uğraşmaktan asli görevini yapamamıştır. Ne yazık ki MEB’i yönetenler hâlâ çoğu şeyi  laf kalabalığı ile geçiştiriyorlar.